Aşk Üzerine
“Arz-ı hâl etmeye câna seni tenha bulamam,
Seni tenha bulıcak, kendimi asla bulamam.” demiş zamanında Ulvî. Yıllar geçmiş üzerinden, hem de ne yıllar… Bırakın koca devlet yöneticilerinin değişmesini, yönetim şekli bile değişmiş. Koca bir devlet batmış, yenisi şahlanmış. Değişen onca şeye rağmen bu kubbede bâki kalan bir şey var: aşk.
Bizden yaşça büyük olanlar bizim neslimizin duygusuz yetiştiğini söylüyor. Ne acıdır ki bunu duymuş olduğum birkaç öğretmen bile var. Oysa bizim neslimiz ziyadesiyle duygusal, acıma yetisine sahip, vicdanlı insanlar. En azından çevremdekilerin birçoğu öyle. (İstisnalar kaideyi bozmaz. Her neslin vardır birkaç çürüğü.) Ama vicdanı istismar edenler yüzünden vicdanın; sevgiyi, aşkı istismar edenler yüzünden duyguların biraz daha gizlendiğini söyleyebilirim. Bu durum elbette epey üzücü. Bizim nesil bu açıdan bayağı kusurlu diyebiliriz ancak umudumuzu yitirmeye de lüzum yok. Herkes bir şansı hak eder ki ben de bütün kalbimle bunun bir gün düzeleceğine inanıyorum.
Âşık oluyoruz. Bazen karşılık alıyor ya da alamıyoruz. Bazen ise korkumuzdan söyleyemiyoruz bile âşık olduğumuzu. Yeni tanıştığımız bu duygu, korkutuyor birçoğumuzu. Öyle ki sonuna kadar inkâr ediyoruz bazen, karnımızda kelebekler uçuştuğunu bile bile… Bazen de kabul ediyoruz, bu mutlu ediyor bizi. Masallardaki gibi olmasa da masalları aratmıyor bize. Dedim ya, yeni tanışıyoruz. Duygularımızı kontrol etmeyi bilmediğimiz, kendimizi aradığımız yıllarda bir de aşkla uğraşıyoruz. Belki kişiliğimizin oturmasında bile etkili oluyor, bununla beraber bir o kadar da zorluyor bizi. Kalp çırpıntılarımız mutlu ettiği kadar üzüyor da.
Akabinde, “Siz daha küçüksünüz. Ne aşkı, derslerinize bakın!” diyen birçok büyüğümüz de var. Bu dediklerini umursamıyor gibi görünüyor olabiliriz. Oysa o kadar umursuyoruz ki… Aslında büyükler de farkında, malum ergenlik çağı, hepimizde “asilik” var. Ancak o asiliğin ardındaki kırgınlığı da göz ardı etmemek lazım. Söylenilen en ufak şeye kırılabiliriz ve kimsenin ruhu duymaz. Ya da “Hep kırılıyor zaten.” diye umursanmazsak bunu söyleyen büyüklerimizden uzaklaşabiliriz. İşte her duyguyu tattığımız, hatta en uçlarda yaşadığımız şu dönemde asi olduğumuz gibi aşık da olabiliyoruz. Bana kalırsa bunlar aşkı yaşamak için en güzel zamanlar.
Tüm bunlarla birlikte hoşnutuz halimizden. Yeni heyecanlara âşığız. Tatmadığımız duyguları tatmaya aşığız. Aşka aşığız belki, hep peşindeyiz zira. Fuzulî’yle ortak bir düşüncemiz var bu konuda. Onun da dediği gibi: “Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabib;
"Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.”
İlknur Mutlu
İlknur Mutlu
Yorumlar
Yorum Gönder